Sabit fikirli insanlarla yakınlaşmak da bir hayli zordur. En dandik bir muhabbette bile olaylara dar bir pencereden bakıp geri çekilen ve karşısındakinin sözlerine aldırış etmeyen insana kim yakın davranabilir ki zaten.Düşüncesini birtakım sözlerle çürütsen bile taviz vermez.Haksız olmanın ağırlığını kaldırmak istemezler. Çünkü düşünce dünyaları kendi dünyalarından ibarettir ve bu yüzden geliştiremezler de kendilerini. Bin bilsen de bir bilene danış demiş adamlar çok da doğru demişler. Sen düşüncene güveniyor ve bunun arkasında duruyor olabilirsin ki bu çok erdemli bir davranış ama ille de benim doğrum ille de benim düşüncem ille de ben ben diye diretmeye kalkarsan onun adı erdem olmaktan,özgüven olmaktan çıkar. Onun adı cahillik olur. Ha bir de yanlış düşünceler peşinde olduğu halde karşısındaki insanı da kendi peşinden sürükleyip tabiri caizse onun da aklını çelip kendine benzeten insan modeli var ki akıllara zarar. Hadi kendini kaptırdın bu yanılgıya, o masum insancıklardan ne istiyorsun bre insafsız?
Diyeceğim o ki kardeşlerim, bahsettiğim gibi tek tip düşünceyle yetinmeyip hal ve hareketlerimizi objektif bir şekilde incelemekten kaçınıp çekinmeyelim.Hatalarımızı fark edip düşüncelerimizi,davranışlarımızı düzeltme olgunluğuna erişebilen insan, insan gibi insandır şüphesiz.
Özetle, kendi doğrularımız peşinden koşarken hissettiğimiz o özgüven ile cahilliğe yaklaşan o ince çizginin sınırını iyi bilelim.
Şimdi ben de kendi doğrularımı paylaşıp nutuk havasına geçmiş oldum, öyleyse kendimle mi çeliştim?!?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder